Umut
"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”
Nâzım Hikmet
Merhaba dostlar,
2020 yılının son ayının son günlerini yaşarken sanki baharı anımsatan bir sabaha uyandı bu şehirde yaşayan insanlar.
Kış mevsiminin bir gerçeği olan karanlık, soğuk ve sisli bir sabah beklerken böyle ışıl ışıl, güneşin adeta bize göz kırptığı bir sabaha uyanmak, umut ateşinin biraz daha alevini artırdı.
Bu güzel güne has olarak duygular kelimelere, kelimeler yazıya dönüşüverdi.
Ve bu yazımızın girizgâhına Nazım Hikmet'in dörtlüğü konuk olarak geliverdi.
Herkesin umudu ve umuda yüklediği mana farklıdır lâkin; Umut nedir?
Aristoteles’e göre umut uyanan insanın rüyasıdır.
Confucius ise umudu şöyle tanımlar; Bir insan parasını kaybetmişse, hiçbir şeyini kaybetmemiş demektir, sıhhatini kaybetmişse, hayatının yarısını kaybetmiş demektir, ümidini kaybetmişse, her şeyini kaybetmiş demektir.
Halil Cibran ise umudun tanımını yaparken; “Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır, her gecenin peçesinin ardında, tebessümle bekleyen bir şafak vardır” der ve umudu mütebessim bir şafak 'a benzetir.
Çok da güzel, insanın ruhunu ısıtan tanımlamalar değil mi?
Umut'un tanımı bir olsa da kişilerde tezahürü farklı farklıdır....
Şöyle ilk anda aklımıza gelenler nelerdir dediğimde ;
Umut; başlayan her yeni gündür der birçok kişi.
Bazen ise güneşli bir sabaha gözlerinizi açmaktır.
Umut; yataktan çıkabilmektir. Ve belki de pencereden dışarıyı seyredebilmektir diyebilir uzun süren bir hastalıktan yeni şifa bulmuş bir kişi.
Belki de umut çeşitli sebepler ile dışarıya çıkamayan birinin dışarıya çıkabilmesidir diyebilir diğer bir kişi.
Uzun zaman işinden ve mesleğinden ayrı kalan için işe gidebilmektir der heyecanlı bir başka kişi.
Kimileri için ise sevdiklerine dokunabilmektir der evine gitmesi yasaklanan yoğun bakım doktoru olan kişi.
Umut; fırından çıkan taze ekmek kokularıdır der çocukluğunu ve memleketini özlemiş başka biri.
Bazen umut yağan yağmurun sesidir ve belki de yağmurdan sonraki toprak kokusudur diyebilir kimileri.
Yeni biçilmiş çimenlerin kokusudur yaprakların hışırtısıdır der doğaya hayran başka bir kişi.
Benim için yalın ayak çimlerde yürümektir veya o çimlerin üzerinde sevdiğim ile yan yana oturup toprağı, çimeni ve güneşi içimde hissetmektir diyebilir kalbi aşk ile çağlayan başka bir kişi.
Umut bazen bir çocuğun gülümsemesidir ki o gülümsemeye sebep olmak hazinelere değer güzelliktedir der başkalarının mutluluğunu önemseyen bir kişi.
Belki de umut kim olduğunu bile hatırlayamayan bir yaşlının gözlerinde ki müteşekkirane bakıştır der karşılıksız vermede umudu bulan kişi.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz değil mi?
Yukarıda zikrettiğimiz şeylerin birçoğu yaşadığımız bu süreçte bir kat daha önem kazandı. Normalde alelade bir şey gibi gördüğümüz, hiçbir değer ifade etmeyen küçük rutinler, aslında ne denli değerli olduklarını sanki bize ispat ettiler.
Bugün elimizden alınan ve zorunlu olarak kısıtlandığımız birçok şeyin bizim için ve hayata tutunmak için ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anladık.
Sevgili dostlar şimdi bu yazıyı okuduğunuz tabletinizi veya telefonunuzu yavaşça bir kenara bırakın, eğer mümkün ise kendinize bir kahve yapın. Benim tercihim bol köpüklü sade Türk kahvesi olsa da, siz kendi zevkinize göre yapın lütfen :)
Kahvenizi de aldıysanız artık, şimdi kapatın gözlerinizi ve derin bir sessizlik içinde düşünün “sizin umudunuz nelerdir?” diye.
Samuel Ullman'ın sözünde olduğu gibi;
"Hepiniz, umudunuz kadar genç, yeisiniz kadar ihtiyarsınız."
Ümidimizi kaybetmeden her daim genç kalmaya özen gösterelim.
Sevgi ile, dua ile ve en önemlisi gencecik umudunuz ile kalın dostlar...
SÜREYYA DENİZ
sryydnz20@gmail.com
24.12.2020
Comments