top of page
Yazarın fotoğrafıSizden Yansıyanlar

Bir Beyin Fırtınası Olarak “İstişare”

Araba devrilince yol gösteren çok olur derler. Şu iki grup dışında biri söylüyorsa, doğru da derler.

  1. Araba devrildikten sonra dahi müdahale etmeyen, kendilerini taban görüp susanlar.

2. Araba devrilmeden önce dahi ikaz edenlere, yani susmayanlara, bir fikir sunanlara “hainsin sen, kol kırlır yen içinde kalır, itaat et kurtul” diyerek kendilerini tavan görüp fildişi kulelerinden atıp tutanlar.

Hizmet Hareketi’ne bir süre sonra “Hey gidi günler!” dedirten nedenlerin temelinde istişare kavramını ‘bizmerkezci bir yaklaşımla “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilemez!” objektifinden uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum. Fikirler hakkıyla anlaşılmaya çalışılsaydı bugünkü durumdan farklı olarak muhtemelen şöyle olurdu. Evet o araba yine devrilebilirdi ama insanlar devrilemezdi! İnsanlar “neden” diye sorduklarında onlara gerekli açıklamayı yapmak “neden” önemlidir biliyor musunuz? Buyurun aynen 22/11/2015 tarihinde Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bir konuşmasında ifade ettiği haliyle1:

“…Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) bir gün üzerinde yeni bir elbiseyle hutbeye başlayıp “Dinleyin ve itaat edin!..” deyince, cemaatten biri “Ey Ömer, seni dinlemiyoruz ve sana itaat de etmiyoruz!” diye bağırmış ve sözüne şöyle devam etmişti: “Ganimetten herkese eşit kumaş düştüğü halde, ben o kumaşı evde evirdim çevirdim kendime bir elbise çıkartıp diktiremedim. Ama bakıyorum ki sen kendine o kumaştan bir elbise diktirebilmişsin. Milletin malından bana yarım, sana tam; bu nasıl oluyor?” Hazreti Ömer, minberde hiç tavrını bozmadan meseleyi açıklaması için oğlu Abdullah’a söz vermiş; o da, babasına kendi hissesini verdiğini ve bu iki pay birleştirilerek halifeye bir elbise diktirildiğini anlatmıştı. İtiraz eden adam bu açıklamayla tatmin olmuş, adeta coşmuş ve memnuniyetle “Şimdi konuş ey Ömer, artık seni dinler ve sana itaat ederiz!” demişti…”

Soralım o zaman. Bu kadar zor mu kalpleri ve akılları tatmin edecek bir açıklama yapmanız? Bir özeleştiri yapamayacak kadar mı büyük benliğimiz? Yine Fethullah Gulen Hocaefendi’nin ifadeleriyle devam edeyim… Aynen 20/06/2013 tarihinde yazıldığı haliyle2:

“…Hocaefendi, istişare yapmanın önemli olduğu kadar istişarenin kiminle/kimlerle yapılacağı meselesinin de büyük ehemmiyet taşıdığını dile getirdi; “Size yağ çekenlerle istişare etmeyeceksiniz. Bir yönüyle bir kısım çıkar bağlarıyla size bağlanmış insanlarla istişare etmeyeceksiniz. Onlar ‘Âlem seninle gurur duyuyor’ derler. Sizden bir kısım beklentileri bulunan insanlarla istişare ederseniz, ‘Eşin yok, menendin yok, kakül-ü gülberlerine acem mülkü fedadır!’ diyenlerle istişare ederseniz, yanıltırlar sizi. Çünkü onlar dar ufukludurlar. Sadece bugünü görürler; belki bir de çocuklarının hayatlarının sonuna kadarki zaman dilimini görürler. Böylesine dar düşünceli kimselerle engin ufuk isteyen meseleler çözülemez. Başka bir derdi olmayan, oturup kalkıp mefkurenizi ikame etme istikametinde sancı çeken ve bir çıkar bir menfaat beklemeyen insanlarla istişare edeceksiniz. Size de dokunsa başkalarına da dokunsa düşüncelerini objektif olarak, makul ve uygun bir üslûpla ortaya koyacak insanlarla istişare edeceksiniz.” dedi…”

Dost acı söyler demiş Atalarımız. Eğer bir bilim ve hizmet insanı olarak bugün de konuşuyorsam bilin ki cemaat olma şuurundan hâlâ ümidimi kaybetmemişimdir. Evet… Peygamber, Halife ya da Sahabe değiliz. Öyle olmamız gibi bir beklentim de yok. Ama hak olan bir yolun yolcusu olduğumuzu iddia ediyorsak sadece alkış zamanı değil çözüm zamanı da ortaya çıkalım ve şayet düşüncelerimizde gerçekten samimi isek lütfen elimizi de bu taşın altına koyalım.

Referanslar

Yazan: Bir Yolcu

Comments


bottom of page