top of page
Yazarın fotoğrafıDr. Canan & Dr. Can

DR. CAN ABİ VE BUGÜNLERDEKİ BURUKSU SEVİNÇLERİMİZ


Gelen bir okuyucu mektubu bizi 1980-1990 yıllarının İzmir ve İstanbul'una geri götürdü ve rahmetli Dr. Can Abi'yi hatırlamamıza vesile oldu. Eminim o yıllarda İzmir'de ve İstanbul'da olan pek çok arkadaşımız Dr. Can Abi'yi, gazetenin hafta sonu dergisinde sorulan bütün sorulara verdiği doyurucu cevaplarını ve ondan aldıkları hipnoz seanslarını hatırlar.


Bu makaleyi okuyan bütün dostlardan ve dost adaylarından, Dr. Can Abi mahlasıyla yazılar yazan Dr. Mehmet Ayvacı'ya birer fatiha göndermelerini de isteyebilir miyiz acaba? Çok güzel bir insandı. “Her ölüm erkendir” ama onun ölümü, gerçekten de en erken olanlardan bir tanesiydi.


Bu köşeyi irdeleyen ve Dr. Can Abi'ye referans vererek yazdıklarımıza atıfta bulunan bir okuyucumuz, duygularını aşağıdaki şekliyle yazıya dökerek bize gönderdi. Şöyle ki;


“...Canan ve Can Hocalarım Merhaba,


Yaptığınız bu işlerin hayır bereket ve güzellikler getirmesini dileyerek yazacaklarıma başlıyorum.


Eskiden gazetede yazan Dr. Can'dan mülhem galiba köşeniz. Değilse bile böyle olduğunu düşünmem, beni daha da rahatlattı. Sağlam müdavimiydim rahmetli Dr. Can Abi'nin. Sağolsun o dönemde farklı bir şekilde güzel şeylere vesile oluyordu. Sizlerin de bu dönemde daha güzellerini yapacağınız kanaatindeyim.


Kafamda çok şey var yazmak istediğim ama toparlayıp sıraya koymakta zorlanıyorum. Altın Portakal töreninde konuşan Nadir Sarıbacak heyecanı var biraz üzerimde. Aslında söylemek istediklerim de onunkilere benzer.


Dr. Can'ın yazdığı dönemde kanaatimce insanlar ondaki samimice dinleyebilme / dinlenebilme özelliğini çok sevdi. Bizim Hizmet Hareketi olarak en çok ihtiyacımız o zamanlarda da buydu, şimdi de gene bu aslında.


Yıllardır kalbi / samimi duygularla içinde yaşanılan fanusun pek şiddetli bir darbeyle kırılması neticesinde, havasız-susuz ve her bir şeysiz kalmış birinin enkazdan biraz uzaklaşıp oturduğu bir taşın başında, karşısındaki cenazeleri seyrederken, başını koyabileceği bir omuz arayışına sizler yetiştiniz bence.


Şahsen hiç görmedim, sadece kasetlerden dinledim videolardan izledim Hocaefendi'yi. Yine bu kasetlerin birinde Sezar'ı anlatırdı. Sezar öldürüldükten sonra halk olayı duymuş ama söylentiler o kadar karmaşıkmış ki en sonunda (Antuan galiba) saraydan birisi gidip getirmiş Sezar'ın cenazesini. "İşte Sezar işte siz, ne görecekseniz görün" demiş.


Yaptığınız iş buna benziyor bence. Sağolun. Hastalık kendisini hissettirmek için ağrıyı kullanır. Ağrı vardır ki hastalık kendini belli eder.


Bendeniz ilk yayımladığınız mektubu okuyunca bunu hissettim.

(Bakınız) Durum bu yani. Bir enkaz var ve acılarıyla baş başa kalakalmış birçok insan var.

“Bizler bir şirketin iyi huylu memurları gibiydik…” Bu cümle yıllar önce Sızıntı'nın arka sayfalarındaki okuyucu yazılarında karşıma çıkmıştı. Hâlâ daha beni düşüncelere daldırır. Yazar; “iyi anlaşırdık ama ne kadar arkadaş olabildik, ne kadar birbirimizi yakından tanıyabildik” mealinde sözlerle devam etmişti yazdıklarına. Arşivine ulaşma imkânınız varsa belki bu yazıyı da bulabilirsiniz.


Eski romantik zamanlarda yaşamak kolaydı ama şimdi böyle bir dönemde ve durumda önceden kendini vazifeli olarak niteleyip her şeye karar verebilenlerin bu durumlara da diyecekleri olmalı, değil mi?


Maddiyatını kaybetmiş insanlara bir şekilde bir şey ulaştırılabilir belki ama bunun gibi manevi olarak böyle bir duruma gelmiş kişiler için de bir şeyler -hem de acilen- yapabilmemiz lazım.

Sizin böyle mektupları yayınlamanız da kanaatimce şunun için önemli; bunları gördükçe insanlar derdini dökebilecek bir mecra bulduğu için psikolojik olarak bir nebze rahatlayacaktır. Belki konuşabilecek daha fazla kişiye ulaşılacaktır. Mevcut sistem kavgalarından azade olarak, ‘gel kardeşim oturup konuşalım biraz’ diyebilecek insan sayısı da artacaktır. İçine kapanmış insan, çevresine de zarar verir ama asıl en çok kendine zarar verir.

Gerek yurtiçinde gerekse yurtdışındaki insanları içine kapanmaktan kurtaracak, ‘nasıl olsa dinlenilmiyorum’ düşüncesinden alıkoyacak ve çözüm yolları bulunmasına da vesile olacaktır inşallah.


Rabbim birinizi bin etsin.. Dua ve muhabbetlerimle…” şeklinde duygularını açıklamış bize mektubunu gönderen ve ismi bizde saklı olan arkadaşımız. Biz de ona söz veriyor ve ‘bu köşede bizler daha çok sizleri dinleyenler olacağız ve sizden gelenleri de kamuoyu ile paylaşacağız’ demekten buruksu ama mutlu bir sevinç taşıyoruz.


12.29.2020

E-Mail : drcanandrcan@gmail.com

İnstagram : @drcanandrcan

Twitter : @Dr_Canan_Dr_Can


Comments


bottom of page