top of page
Yazarın fotoğrafıÖnder Aytaç (Prof)

HOCAEFENDİ İLE UMUT DOLU BİR SOHBET


Anlatılanların akılda kalıcılığı daha fazla olsun ve yazılanlar daha derli toplu olsun düşüncesi ile bu makalemiz maddeler halinde yazılacak.


Yazılan her bir cümlenin doğrudan Hocaefendi'nin söyledikleri şeklinde düşünülmesinde sakınca yok. Ancak ''siz ne anlatırsanız anlatın, anlatılanların anlaşılması karşınızdaki muhataplarınızın anladığı kadardır'' yaklaşımını da göz ardı etmemek lazım, değil mi? O zaman, bu sohbetin yapıldığı sırada, bu notları tutanın Hocaefendi'nin anlattıklarını anlama ufku da, tutulan notların yazılmasında belirleyici bir diğer unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

İsterseniz şimdi de notları okumak için beraberce makaleye devam edelim. Şöyle ki;


1. Dünyanın her bir yerinde farklı kıpırdanmalar var. Türkiye’deki arkadaşlar belki “artık hizmet bitti” diye düşünüyorlardır. Özellikle Türkiye’deki arkadaşların, dünyanın her yerinde ocakların tüttüğünden haberdar olmalarını sağlamak lazım. Karşı taraf, bitirdik diye propaganda yaparken, bizim sesimizi soluğumuzu çok daha gür duyurmamız gerekiyor. Bu güzellikleri bir şekilde sosyal medya aracılığıyla veya başka şekillerde mutlaka hem onlara, hem de herkese ulaştırmak lazım.


2. Bir yerlerde pozitif olarak her ne oluyorsa, bunları dünyanın her bir yerine ulaştırmak lazım. Böylece tevatür derecesine çıkar. Bu dönemde bize düşen en büyük şey de budur. Dünyanın her yerinde hizmetimizi duyurmuş olmayı çok iyi değerlendirmemiz lazım.


3. Değerlerimiz ve dinimizi anlatma hususunda teknolojiyi çok iyi kullanıyor olmalıyız. Ehli dünya, hedeflerine ulaşmak için bunları çok iyi değerlendiriyor. Eğer biz değerlendirmezsek, onların çok gerisinde kalmış oluruz.


4. Kendini tek ehil görme, başkalarının fikrine ehemmiyet vermeme bir hamakattir.


5. Efendimizin (sav), bir çok insan dururken Hz. Musab’ı (ra), Hz. Üsame’yi (ra) öne çıkarmasında her şeyde olduğu gibi güzel bir örnek var. Meseleyi sadece birilerine münhasır görmemek lazım. Her kimin, neye liyakati varsa onu o yönleri ile öne çıkarmamız lazım.


6. Diyalog hizmetindeki arkadaşlarımız bu işin tadını alınca, bundan asla geri dönmeyi düşünmezler. Arkadaşlarımızın bu sıkıntılı dönemde sabit kadem kalarak güzel işler yapmaları gelecek adına da çok büyük bir kredi olacaktır. Dinimizin temel disiplinlerine aykırı olmamak kaydıyla, muhataplarımızın aktivitelerine de katılınabilir. Kiliseye gidip onlarla birlikte oturmanın hiçbir mahsuru yok. Biz insanlardan ne bekliyor isek aynı şeylerin bizlerden beklendiğini de hatırdan çıkarmamak gerek.


7. Şimdiki neslin problemleri, kafalarındaki soruların çözümüyle ilgili; eski kavramların bugünkülerle örtüştüğü şeyleri de alarak, zamanı iyi okuyup, meselâ sosyolojinin meseleyle örtüşen yerlerini ve bilgisini kullanıp, kafa kafaya vererek günümüze uygun çözümler ve yeni şeyler üretilmelidir. Her peygamber kendi zamanına göre farklı şeyler söylemiştir. Söylenen şeylerde ve terminolojide değişiklikler yapılabilir.


8. Dünyada deizme ve ateizme doğru genel bir kayış söz konusu. Ve bu konunun çözümünde diğer dinlerin mensupları ile de yardımlaşma meselesinde; risaleler ve pırlantalar bu konuda güzel birer kaynak olabilir. Bunlardan eğer ihtiyaç olanlar söz konusu olursa diğer din mensuplarına da verilebilir.


9. Sarsıntıyı ve zaafa düşmeye mahal yok. Düşünerek, taşınarak, ortak akla müracaat ederek, yapılması gerekenlerin yapılması lazım. Gelecek ise Allaha emanet. Her baskı ve zulümden sonra inkişaf oluyor. Üstadımızda da böyle oldu. En olumsuz şartlar altında bile yapılması gerekenin on katını yapmış. Bize ulaşan bu emanate sahip çıkmalıyız. Hep böylesi kapkaranlık günleri, daha sonrasında aydınlık günler takip etmiş.


10. Elden geldiğince herkes hislerini güzel bir şekilde ortaya dökmeli. Herkes mutlaka bir şeyler yapmalı. Birisi dondurmayla dillerimizi tatlandırsın, diğeri Allah’ı (cc) ve Resulü’nü (sav) ansın ve gönlümüze yeni yeni şeyler doldursun. Ama mutlaka herkes bir şeyler yapsın.


11. Akşam ''Er-Risaleyi'' seyrederken aklıma geldi. Küçük parçalara bölsek, i̇şkence görüntülerini kessek meselâ, bugün de aynı şeyler oluyor desek. Karşı tarafın elinde böyle fırsatlar geçse, hemen allar pullar ve herkese gösterirler. Biz de göstersek yalan da olmayacak. Baktım ben çekilen sıkıntılara, o günden bugüne çok bir fark yok.


12. Efendimiz (sav) döneminde Ammar bin Yasir'e ve ailesine neler yapılmışsa, bugünler de bunlar da aynısını bize yapıyorlar. Onlar müşrikti. Bunlar ise ''Allah'' diyerek yapıyorlar. Biz gücümüzün yettiği her şeyle meşgul olmalıyız. Ben saklandığım dönemde, asker beni arıyordu, ben ise kışlalarda asker ziyareti yapıyordum.


13. Allah zulmetmez. Meseleler şart-ı adi plandaki tasarrufa göre cereyan ediyor. Günde kaç defa aklımdan geçiyor, ''ben ne ettim de bunlar başıma geldi?'' deme terbiyesizliğinde de bulunamam ama hayâl kirlenmesi mi, göz kayması mı, kulak kabarması mı, dil dudak kirlenmesi mi? Her ne ise artık, her gün de defalarca aklıma geliyor. Talebelerimiz vardı elimizde, onlara karşı bir haksızlık mı yaptık acaba? Bize düşen, en küçük hatalarımızı bile büyük görüp, her daim tevbe ve istiğfarda bulunmak lazım.


14. Hadiseler çok bulanık. Yarınların nasıl olacağı da net belli değil. Bunlara karşı yapabileceğimiz şeyler ise sınırlı. Bir taraftan yapabileceğimiz şeyleri yaparken, diğer taraftan da onun birkaç katı Rabbimize tazarru ve niyazda bulunmamız lazım. Durum çok karanlık. Türkiye'deki maceraperestlerin de ne yapacağı belli değil. Dünyamız da çok karışık.


16. Efendimizin (sav) Bedir'de çok ciddi bir konsantrasyonla Allah’a yönelişi var. Her şeyi Rabbimizden istemek lazım. Bu yönüyle sağlam bir siyer felsefesine de ihtiyaç var. Arkadaşlarımızın yapacağı ve üzerinde çalışacakları işlerden birisi de bu olmalı. Şu anki dertler randevusuz gelen dertler, bizim derdimiz belli ama bu çalışma da mutlaka yapılmalı.


17. Meseleyi dünya çapında ses getirecek bir şekilde seslendiremedik. Sesler münferit çıkıyor. İşin içinden çıkıp gelmiş gazilerle anlatamadık. Başımıza gelenleri kendi aramızda anlatarak bir yere varamayız. İşin içinden gelen gaziler kendilerine dendiği zaman uzak duruyorlar ama konuşalım ikna edelim. Aklı başında, ne dediğini bilen, ne dediği bilinen insanları i̇stihdam etmek lazım. Mağdur ve mazlumlar önde bulunabilirler. Madem bu dava evrensel bir dava, biz de mağduriyetleri ve mazlumiyetleri evrensel hale getirmeliyiz. Herkesin duymasını sağlamalıyız. Bizim hizmetten başka hiç bir derdimiz olmadı, dikili bir taşımız bile yok. Binlere, yüzbinlere tesiri olan insanlarla dirsek teması içinde olmalı. Diyelim ki burada hizmeti tezkiye edici, karşı tarafı da yere vurucu bir şey çıktı, bunu bütün dünyaya duyurmak lazım.


18. Son iki-üç asırdır neredeyse hiç bir şeyi kendi dünyamıza göre yapamadık. Yapamadık ve yüzümüze gözümüze bulaştırdık. İlimde, sanatta, mimaride, hasılı tüm hayatta aynı durum geçerli. Birkaç asırlık rehnedarlığın, öyle birkaç gayretçikle ıslah edilmesi mümkün olamaz. Uzun soluklu gayretler ister, sabır ister, ister, ister…


19. Halklar, aileler ve fertler planında da yaygın ve hızlı bir şekilde kendimizin ifade edilmesi daha etkili olur. Bu hususta ne kadar hızlı olursak, varacağımız yere o kadar çabuk varırız. Bütün gönüllülerle bütünleşmeli, yaygın diyaloğu aheste teşvik etmeli ve bunları hiç geciktirmememiz lazım.


20. Ferdi diyaloglar çok daha inandırıcı ve kalıcı olur. Bundan daha ötesi de bu gayretlerdeki mütemadiliktir.


26.01.2021 / İngiltere


Önder Aytaç (Prof. Dr.)

E-mail: dusunceatolyesiuk@gmail.com

Instagram: @onderaytacprof

Facebook: Aytaç Haber

You Tube: ÖA Düşünce Atölyesi


Comments


bottom of page