top of page
Yazarın fotoğrafıSizden Yansıyanlar

THE WILL TO CHANGE (Değişme İsteği)

Yıllardır ‘keşke erkek olsaydım’ dediğim o kadar an var(dı) ki! Tıpkı tanıdığım birçok kız arkadaşım gibi...

Eğer erkek olsaydım birçok şeyi yapabilirdim; korkmazdım, yapmaya hakkım olurdu, hayat daha kolay olurdu, daha özgür olurdum ve daha çok saygın.

Eğer erkek olsaydım; babam düşündüğüme ve söylediğime daha çok değer verirdi, tıpkı erkek kardeşim gibi.

Eğer erkek olsaydım; sevdiğimi daha rahat söylerdim karşımdakine. Bir şeye hakkım olduğunda bunu korkmadan söyler, peşinden gider ve alırdım…

Neydi bu hisleri yaşatan?

Neydi böyle düşünmeme sebep olan?

Neden ‘erkek olmak,’ beraberinde bu kadar çok şeyi getiriyordu; meselâ özgürlüğü, haklarını alabilmeyi, korkmadan yaşayabilmeyi...

İçimde biriken ve yaşadığım onca şeyle beraber tek bir şey vardı aklımda: Yıllardır bir sürü insanın ahlâksızlık, saygısızlık, anlayışsızlık, sevgisizlik içinde birbirine, dini, düşüncesi, kültürü, biyolojisi farklı diye yaşattığı acılardan uzak; gerçek ahlâkın ve özgürlüğün yaşandığı, insanların birbirine değer vererek, severek, sayarak, anlayarak, dostça yaşadığı bir dünya adına hayatımı ortaya koyup bunun uğruna yaşamak... Ve daha güzel, daha sevgi dolu, barış içinde bir dünya için elimden geleni fazlasıyla yapmak. Özgür bir dünyada bu güzelliklerle gelişen, büyüyen çocuklar yetiştirmek ve arkadaşlıklar, dostluklar kurmaktı tüm hayâlim. Küçücük bir çocukken kalbime düşmüş bir hayâldi ve bu hayâl beni Türkiye’den aldı ve tek başıma ama büyük bi cesaretle dünyanın bir ucuna kadar getirdi.

Ama aklımdaki baskın fikir, “erkek olsam daha çok şey yapabilirdim, daha çok sözüm geçer, daha çok saygı duyulur, daha hızlı yapabilirdim” fikriydi. Oysa ki ne kadar yanlış bir fikirmiş. Yıllar geçtikçe, zaman ilerledikçe bu fikrin her damlasından utanç duydum. Nasıl bu kadar boş olabilmiştim yıllar önce, görememiştim karanlık tarafını bu fikrin.

Birçok kızın kurabileceği basit bir cümleydi oysa ki ve hangi cümle daha iyi ifade edebilirdi ki içinde bulunduğumuz durumu? Meğer eskiden, erkek olmanın getireceği ekstralar ne kadar da göz kamaştırıcıymış. İçimde hep bir kargaşa, bir çatışma, “acaba gerçekten bir problem mi var bu fikirde” diye kafamı kurcalayan bir düşünce, bir kırıntı aklımı kurcalayıp durdu yıllarca.

Gerçek neydi? Gerçekten de mümkün müydü, erkek olsam daha mı kolay olurdu hayat? Derler ya kafamda deli sorular... Hayatın omzuma yüklediği sorumluluklar, değer yargıları, doğru-yanlış, en iyisi hangisi, en iyi şekilde nasıl yaparım, nasıl yapılır?

Tüm enerjini ortaya koy Pelin... Okuyabildiğin kadar oku, öğrenebildin kadar öğren, paylaşabildiğin kadar paylaş, mücadele edebildiğin kadar mücadele et adaletsizliklerle, ahlâksızlıklarla, zulümle, insanları toplumları birbirine düşman yapan kirli fikir, düşünce ve hareketlerle... Dostluk, sevgi, saygı, dürüstlük, hak ve adaletin kök saldığı bir gelecek toplumu inşa etmek adına ne yapılması, neyden fedakârlık edilmesi gerekiyorsa ondan fedakârlık et... Tohum ekmek adına kendi ışığından suyundan, canından, zamanından neyinden fedakârlık etmen gerekiyorsa et. Sonuç mu? Sonuç yok ama yol uzun, meşakkatli ama devam da etmeli... Sonuçtan da öte; dostluklar, arkadaşlıklar, pırıl pırıl parlayan meraklı küçücük gözler var. Birbirinin derdine ağlayan, birbirine kardeş, arkadaş, dost, yoldaş olan, mutluluklarını paylaşan binbir farklı din, dil, kültür, milletten insan, arkadaş, kardeş var yanımda. Gelecek ne getirir bilinmez...

Lâkin... Hani dedim ya şu erkek olma meselesi içimi yiyip bitiren... Hayatımda ilk kez gözyaşlarıyla “iyi ki bir erkek olarak bu ataerkil dünyaya gelmemişim” dedim. Ne büyük bir merhametin eseri ki, kadın olarak gelmişim bu dünyaya ve bu döneme dedim. Ne mi değiştirdi fikrimi; bir kitap… Tüm gerçekliği ile yüzyıllardır “ERKEK böyle olur!” denilerek yetiştirilen bireylere yaşatılan ızdırabı, acıyı; kendilerinin bile fark etmedikleri/edemedikleri dikenli yollardan o küçücük yaşlarında geçirilerek yetiştirilen “erkek adamlar”ın gerçek yüzünü, hiç aklıma gelmeyen bir perspektiften gördüm ilk defa. Merhametimin genişlediği o noktayı tüm gerçekliği ile gördüm. Kimsenin akıl edemeyeceği bir perspektif, kimsenin cesaret edemeyeceği bir bakış açısı. Ne acı dedim, ne acı ki neler yapmışız, yapılmış, nelerden mahrum, nelerden uzaklaştırılarak, vazgeçirilerek daha doğrusu kendilerine ait en doğal haklardan, hislerden, yaşantılardan -tabir-i caizse- mahrum edilerek yetiştirilen bu küçücük çocuklar ‘Geleceğin Erkekleri’ gibi garip bir fikirle yetiştirilmiş... Yaptıklarına, hak olarak iddia ettikleri ve hakları gibi gördükleri onca kötü, anlamsız şeyi böyle algılamalarına sebep olan o ızdırap ve acı dolu süreci gördüğüm bu kitap, hayatımda ilk kez bana ‘Keşke Erkek olsaydım’ ya da ‘Erkek olsaydım ne kadar kolaydı bunu yapmak şimdi’ dediğime milyonlarca kez pişman etti beni. Peki ne miydi o kitabın adı?: “Değişme İsteği; Erkekler, Erkeklik ve Sevgi.”

Ardından da “iyi ki öğretmen olmuşum” hissinin onuru ve gururunu bir kez daha yaşattı bana. Güzel bir dünya için daha nelerin değişmesi, nelerin tedavi edilmesi gerektiğini öğretti. Herkesin hayatında mutlaka okuması gereken bir kitap.

Özellikle annelerin,

Özellikle babaların,

Ve de eğitimcilerin...

Pelin Korkmaz

Opmerkingen


bottom of page