YAZMAK
Yazı yazmak zor zanaat. Hele ki periyodik aralıklarla, belirli ve seçkin bir okuyucu kitlesi için yazmak oldukça zor. Seçtiğiniz konu, ona uygun attığınız başlık, ifadelerinizdeki duruluk ve akıcılık, taşıdığı mesaj, okuyucuda uyandırdığı duygular, vs.vs. düşünüldüğünde yazı yazmak gerçekten zor bir zanaat.
Fakat bir şeyi iyi biliyorum; yazmalıyım, hatta yazmalıyız.
Biriktirdiğim ya da işittiğim acılardan bahsetmek ne bana ne okuyucuma kâr sağlamıyor. Her ne kadar kendimle baş başa kaldığım anlarda bu yaşanmışlıklardan kurtulamıyor isem de hayat devam ediyor. Nefes alıp veriyoruz, çektiğimiz bunca acıya inat. Uzun yıllar Auschwitz toplama kampında kalan Avusturya asıllı dünyaca ünlü psikiyatr Victor Frankl’in de dediği gibi insanoğlunun yaşadığı her durumda bir seçeneği oluyor ve yine insanoğlu yaşadığı en kötü durumlarda bile ruhsal özgürlüğünün ve bağımsızlığının, içinde bir yerlerde saklı olduğunu biliyor, görüyor.
İşte tam da bu ayrımda seçeneklerimi kontrol ediyor ve yazmalıyım diyorum, yazmalıyız. Yaşadığımız iyi ya da kötü birikimlerimizi insanlığın ortak arşivine kaydetmeli ve bizden sonraki nesillere tecrübelerimizi aktarmalıyız. Bunu yaparken, yazmanın gerçekten zor olduğunu baştan kabul edip söylüyorum fakat önemi, zorluğunu bypass ediyor bence. Toplumların gelişmişliklerini sadece okuma oranları değil aynı zamanda yazma becerileri de gösteriyor çünkü.
Le Mystere Henri Pick (Henri Pick’in Gizemi) filminde geçen ’10 Fransız 11 Yazar demektir’ anlamına gelen bir cümleyi aklımdan çıkaramıyorum. Hemen ardından bizim için söylenen ’10 Türk, 11 Cep telefonu’ sözü geliyor aklıma susup kalıyorum. Hiç kimse durup dururken deha olmuyor ya da hiç kimse durup dururken sayıları milyonları bulan bir okuyucu kitlesinin sahibi yazar da olmuyor. Kişisel başarının da, toplumsal başarının da bir yol haritası var. İnsanlığın ortak hazinesine bir göz gezdirip bugün geldiğimiz yere baktığımızda, yazabilenlerin eserlerinin izlerini görmüyor muyuz?
Yazmak insana bir amaç da yüklüyor. Çünkü yazıyı kaleme aldığınız andan bitirene kadar bir hedef, bir strateji, bir amaç güdüyorsunuz. Amaç edinmenin hayatınızdaki rolünü ve etkisini fark ediyor, yaşadığınız her acıya rağmen motive oluyorsunuz. Hayatta bir amaç sahibi olmak sizi bohemlikten, bir kenara itilip tükenmişi oynamaktan, bıkkınlıktan, yılgınlıktan alıkoyuyor. Yine Viktor Frankl’in sözleri ile ifade edeyim “Bugün; eskiden olduğundan çok daha fazla insan, yaşama araçlarına sahip ama yaşama amaçlarına değil.”
Yazmaktan korkmamak lazım. Yıllar evvel ben ve kardeşlerim 9- 10 yaşlarında iken babam ortanca kardeşimle tartışmış, ardından evdeki bir tomar çizgisiz beyaz kağıdı alıp evden hışımla çıkmıştı. Bir müddet sonra üzeri kadife kaplı ve o günün koşullarında kırtasiyelerden kolayca bulunamayacak dört çizgisiz defterle geri döndü. Her birimize birer tane verip dördüncüsü için de “bundan sonra bana söyleyemediklerinizi buraya yazacaksınız” demişti. İlk yazan kardeşim oldu elbette, “baba sen bana kızdın ama haksızsın çünkü konunun aslı şuydu” diye. Ertesi gün baktık ki gece bizi uyutan babam cevap yazmış: “Aslında sen yanlış biliyorsun bak konunun doğrusu bu” diye. Yıllar sonra fark ettik garip bir şekilde yaşadıklarımızı kaleme aldırdığına ve bize yazma alışkanlığı kazandırdığına. Üstelik çizgisiz kağıda. Sonra kendisinin de yazdığını ve notlar aldığını fark ettik. Irak savaşı ile ilgili yazısını hatırlıyorum meselâ. “Belki bundan 50 yıl sonra bugünlere ait orta direk bir ailenin gözünden dünya nasıl görünüyordu, merak eden olursa diye yazıyorum” demişti. Ben ise hâlâ çizgisiz defterlere ve dolma kalemle yazmaya devam ediyorum. Kaç defterim oldu bilmiyorum. Bir kısmı kaybolup gitti bile. Ama yazmayı bırakamadım. Zaman zaman çocuklarımla okuyup benim çocukluk dönemimi değerlendiriyoruz.
Daha önceki yazılarımdan da hatırlayacağınız gibi amacım; çektiğimiz açlığı terbiye etmek, zamanı doğru okumak ve bizi yolun sonunda bekleyen ölüme gülümseyerek gitmek için bir yerlerden başlamak gerektiğini anımsatmak. Ben yazarak başlamayı deniyorum, size de tavsiye ederek...
2021 yılının bu ilk satırlarını tüm okuyucularıma ve tüm insanlığa sağlık, huzur, başarı, adalet ve özgürlük getirmesi temennisiyle kapatıyorum.
Amor omnia vincit (Aşk her güçlüğü yener)!
15.01.2021
Hamza Çolak
colakkhamza@gmail.com
Comments