top of page

ELEŞTİREL DÜŞÜNCE

8. KONU

Eleştirel Düşüncenin Önündeki Engeller

 

Türkiye toplumunda “eleştiri” kelimesi negatif bir çağrışım yaptığından dolayı ‘eleştirel düşünce (critical thinking)’ kavramı da bazı insanları rahatsız edebiliyor.  İnsanın hayatında doğru adımlar atabilmesi ve kararlar alabilmesi için hayati bir önem taşısa da, maalesef otorite baskısı altında kalmış topluluk ve gruplarda işlevi zayıflamış sağlıklı bir düşünce yöntemidir.

 

Eleştirel düşünceyi kısaca tanımlarsak, bir konuyu birçok yönüyle ele alıp onu irdelemeye çalışmak diyebiliriz.  Eleştirel düşünce; akıl yürütme, analiz etme, konuyu etraflıca degerlendirme gibi bir dizi zihinsel süreçte oluşan bir düşünce biçimidir.  Meselâ, bir problemi ele alırken olaya tek bir yönden bakıp sonuca varmak yerine farklı bakış açılarının ve farklı varsayımların göz önünde bulundurulması gerekir.  Eldeki kısıtlı verilere dayanarak “bu kesin böyledir veya bu ancak böyle çözülür” gibi yaklaşımlar isabetli kararlar almaya engel teşkil eder.  Bu hataya düşmemek için de problem ne ise o konu hakkında etraflıca bilgi toplanması gerekir.  Daha sonra, bu bilgiler karşılaştırılır, problemin çözülmesine dahil olan kişiler bu bilgiler etrafında çözüme ulaşmak için akıl yürütür.  Bu bilgileri değerlendirme sürecinde farklı yaklaşımlar ortaya çıkar ve sonuçta ortaya çıkan fikirlerden en isabetli hangisi ise problem çözümünde yürürlüğe konulur.

 

Otoriter toplumlarda eleştirel düşüncenin değeri pek bilinmez.  Olaylara eleştirel düşünce ile yaklaşan insanlar da böyle topluluklarda pek hazzedilmez. Peki neden bazı insanlar eleştirel düşünemez? Eleştirel düşüncenin önündeki engeller nelerdir? Şimdi kısa kısa bunlara değinelim: 

 

1- Benmerkezci Düşünme (Egocentric Thinking):  Benmerkezci insanlar çevresinde olup biten her şeyi kendi bakış açısı ile yorumlarlar.  Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü zanneden bu tür insanların olaylara başkasının açısından bakmaları çok güçtür.  Kendi bildiklerinin doğru olduğuna inandıkları için de farklı fikirleri değerlendiremez ve de olaylara farklı açıdan bakmakta yetersizdirler.  Asıl sorun da, benmerkezci insanlar böyle olduklarının farkında olmadıkları ve bunu görmek istemedikleri için de bu zaaflarını iyileştirme yoluna gitmek için çaba harcamazlar. 

 

2- Grup Düşünme (Groupthink):  Eleştirel düşüncenin önündeki ikinci önemli engel de grup düşünmedir.  Buna benmerkezci düşünmenin çoğul hali diyebilirsiniz.  Yani bir gruptaki insanlar olaylara sadece kendi açılarından bakarlar ve bir şekilde kendi doğrularına kendilerini kandırırlar. İnandıkları kalıplaşmış değerler vardır ve bunları sorgulamaktan kaçarlar.  Dışarıdan gelen geri bildirimleri de hiçe sayabilirler. Grup Düşünme Sendromu ve Hizmet Hareketi adlı yazıda HH’nin içinde bulunduğu duruma sürükleyen en önemli sebeplerden bir tanesinin grup düşünme sendromuna yakalanması olduğundan bahsetmiştim.  Peki bu düşünce şeklinden nasıl kurtulunur.  Bu kısır döngüye yakalanan insanlar maalesef olayları tarafsız yorumlama ve analiz etme kabiliyetini yavaş yavaş kaybetmişlerdir.  Genel kabul gören fikirlerin doğruluğunu-yanlışlığını sorgulamadan ve analiz etmeden onaylayabilirler.  Öncelikle kişinin bir birey olarak kendisini gruptan ayırmasını bilmesi gerekir.  Gruptan bağımsız düşünmesini öğrenmelidir ki olaylara objektif bir açıdan bakıp değerlendirebilsin. 

 

3- Ezberci Düşünme (Drone Mentality):  İnsanlar içinde bulundukları mevcut duruma fazla alışıp konfor alanlarını terk etmek istemedikleri zaman bu düşünce tuzağına düşerler. Sanki otopilottaymış gibi, çevremizdeki olup bitene dikkat etmeden ve düşünmeden hareket edip yaşama halidir. Böyle bir düşünce tuzağına yakalanan insanlar rahatlarını terk etmemek için de karşılarına çıkan yeni problemlere çözüm üretme becerisi gösteremezler. 

 

4- Sosyal Koşullar (Social Conditioning):  Yetiştiğimiz çevre, okuduğumuz kitaplar, gazeteler, haberler vs. kişiliğimizin şekillenmesinde rol oynar ve insanları buna göre değerlendiririz.  Bazen bu öğrendiğimiz ve gözlemlediğimiz bilgilerin doğruluğuna inanır ve çevremizi de ona göre yargılarız.  Bu durumda bizim çevremizde olup biten birçok şeyi yanlış değerlendirmemize ve yorumlamamıza sebebiyet verebilir. Bunun için açık görüşlü olmak, insanları tanımaya, anlamaya ve onların fikirlerine değer verip olaylara onların bakış açısından bakmaya çalışıp oldukları gibi kabul etmeye gayret etmek bu durumdan sıyrılmak için atılacak ilk adımlardandır. 

 

5- Önyargılı Deneyimler (Biased Experiences):  Önyargının aldığımız kararlara nasıl bir etki yaptığını Sen Beni Yanlış Anladın başlıklı yazıda ele almıştım.  Eğer bir gruba ait bir kişi ile negatif bir tecrübeniz olmuşsa, o gruptan kim ile karşılaşırsanız karşılaşın hepsi aynıymış gibi değerlendirme eğilimidir.  Eğer bir kişi veya kişilere önyargınız var ise, o kişi/ler ne söylerse söylesin üzerine düşünme gereği hissetmezsiniz.  Bir örnek vereyim; İnsanlığın Senfonisi sitesini kurup yazmaya başladıktan sonra kullandığım kaynakların çoğunun Batı kaynaklı eserler olmasından dolayı bazı insanların buna önyargı ile yaklaştıklarına şahit oldum. Oysaki önyargılarını aşıp değindiğim konuları ve tavsiye olarak sunduğumuz eserleri gözden geçirseler kendi dinleri ile bir çelişki halinde olmadığını kolayca görecekler.

 

6- Kibir ve Hoşgörüsüzlük (Arrogance and İntolerance):  Eleştirel düşüncenin önündeki bir diğer engel ise kibir ve hoşgörüsüzlük.  Bu karakteristik özellikler benmerkezci insanlarda görülür.  Böyle insanlarla problem çözmek çok zordur.  Hep kendisinin haklı olmasını isterler ve başkalarının kendilerinden daha iyi olmasına tahammül edemezler.  Hep önde görünme sevdası bakışlarını körleştirir.  Bu da onları kapalı görüşlü bir insan haline getirir ve bu sebepten dolayı eleştirel düşünceden istifade edemezler. 

 

7- Program Baskısı (Schedule Pressures):  Yoğun bir programa sahip insanlar bazen bu yoğunluktan dolayı detaylı düşünmeden hızlı ve ani kararlar almak zorunda kalabilir bu da isabetsiz sonuçlar doğurabilir. İnsanlara kaldirabileceklerinden fazlasını yüklemek ve beklemek eleştirel düşüncenin devre dışı kalmasına sebebiyet verebilir.  Bu da yapılan işte ve alınan kararlarda isabetsiz hareket etmeye sebebiyet verebilir. 

 

Sonuç olarak, eleştirel düşünce maalesef toplumumuzda henüz tam olarak hak ettiği ilgiyi görebilmiş değil.  Farklı fikir ve görüşlere açık olabilmek, olaylara karşımızdaki insanın bakış açısından bakmak eleştirel düşüncenin olmazsa olmazlarından.  Toplumun fertlerini etkileyen kararları alırken benmerkezciliği bir kenara bırakıp kendimize yanılma payı bırakıp hareket edebilmek problemlere yapıcı çözümler üretebilmek için önemli bir adım olacaktır. 

 

Fatma Susan Tufan

fatmasusantufan@gmail.com

bottom of page