ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
8. KONU
Şiddet İçermeyen Optimal Gerginlik
“Değişim olmadan ilerleme imkansızdır. Dolayısıyla fikirlerini değiştirmeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler.”
-George Bernard Shaw
Martin Luther King Jr.’ın Birmingham hapishanesinde tutuklu iken yazdığı meşhur “Birmingham Hapishanesinden Mektup’u” mutlaka okumuşsunuzdur. Eğer okumadıysanız, okumanızı hararetle tavsiye ederim. Dr. King bu mektubu, Birmingham şehrinde siyahi insanlara karşı uygulanan ırkçılığı protesto etmesi üzerine kendisini eleştiren tanınmış sekiz beyaz rahibin argümanlarına cevap olarak yazmıştır. Beyaz rahipler, Dr. King’in protestosunu “mantıksız ve zamansız” olarak bulmuş, “şimdi zamanı değil,” “biraz daha bekleyin,” “anlaşma yolunu deneyin” gibi argümanlar öne sürmüşlerdir. Irkçılığı protesto etmekten dolayı tutuklanan Dr. King, mektubunda bu argümanlara cevap olarak adaletin tesis edilmesi konusunda çoktan geç kalındığını ve gereğinden fazla beklenildiğine vurgu yapıyor. Daha fazla detay için mektuba bakabilirsiniz.
Benim burada değinmek istediğim konu ise Dr. King’in de mektubunda dile getirdiği ve bir toplumda sosyal değişimin gerçekleşebilmesi için gerekli olan şiddet içermeyen optimal gerginlik (tension) konusu. Sosyal değişim durup dururken gelmez. Yani, insanlar adaletsizlikten rahatsız olmuyorlarsa ve eğer bu adaletsizlikten faydalanıp kâr elde ediyorlarsa, o adaletsizliğin sonlanması için katkıda bulunmazlar. Dahası, statülerini korumak için sizinle mücadele ederler. Adaletsizliği gören ve maruz kalan insanlar ise bu adaletsizlikleri gündeme getirip seslerini yükseltmeye başladıkları zaman ilk başta bu talepleri göz ardı edilir ama biraz daha ısrarcı olunca bu sefer de “şimdi zamanı değil” gibi geçiştirici cevaplar ve tavırlar ile karşılaşırsınız. Velhasıl, adaletsizlikten beslenen insanların işlerine gelmeyen her şey zamansızdır.
Bir de adaletsizliklerin farkında olup değişime katkı sağlayabilecek durumda olmasına rağmen konfor alanından çık(a)mayan, “nemelazımcı” insanlar vardır. Bu insanlar ortamın gergin olmasından, keyiflerinin bozulmasından ve ağızlarının tadını bozacak işlere bulaşmaktan kaçınırlar. Bundan dolayı sessizliği tercih ederler. Görmemiş veya duymamış gibi davranmayı yeğlerler. Değişim isteyen insanları da gerginlik yarattıkları için “huzur bozucu” olarak nitelendirirler.
Dr. King, şiddet içermeyen (non-violent) optimal gerginliğin adaletsizliğin son bulması, adaletsizlik yapanların ve değişim çağrılarına karşı kör, sağır ve dilsiz olan insanları yüzleştirmek için gerekli olduğunu dile getiriyor. Özellikle adaletsizliğin normal bir sosyal norm gibi algılandığı toplumlarda yanlışa yanlış doğruya doğru diyebilmek, olması istenen ve beklenen değişim için önemli. Haksızlığa razı olmayan insanların bunu içinde bulunduğu şartlara göre dile getirmesi, konumuna göre elinden geleni yapması gerekiyor ki değişim için olması gereken atmosfer oluşturulabilsin.
Hizmet Hareketi’ne baktığım zaman ise maalesef değişim için olması gereken sosyal ortamın ve atmosferin -henüz- oluşmadığını söyleyebilirim. Ve de değişim için gerekli ortamın oluşmasına katkı sağlayabilecek bazı insanların da sessizliğe gömüldüğünü görüyorum. Evet, muhalif sesler var, haksızlıklara sesini çıkarmak için yazan-çizen insanlar var fakat bu değişim için henüz yeterli seviyede değil. Değişim isteyen her bir ferd kafasını ellerinin arasına alıp “konumum itibariyle bana düşen görev nedir? Değişime ben nasıl katkıda bulunabilirim?” sorusu üzerine ciddi ciddi düşünmeli. Zira, samimiyet bunu gerektirir.
Sonuç olarak, “susun”, “şimdi zamanı değil,” “problemleri sokağa taşımaya gerek yok” diyen insanlara itibar etmiyorum. Çünkü durgun ortamlarda değişim ger-çek-leş-mez.
Fatma Susan Tufan