top of page

HAYSİYET

3 OCAK 2020

evelin lindler

EVELİN LİNDNER

 

İnsanlığa adanmış bir ömür: Evelin Lindner. 

 

Evelin Lindner bu hayatta kendime örnek aldığım ve hayranlık duyduğum bir yazar, akademisyen ve ayrıca ‘güçlü’ bir aktivist. Kendisi aslında bir tıp doktoru ve klinik psikolog, ama aynı zamanda hem sosyal tıp hem de sosyal psikoloji alanında iki doktoraya sahip çok donanımlı bir dünya vatandaşı. Dünya vatandaşı diyorum çünkü o kendini böyle tanımlıyor. “Bu dünya benim evim ve bütün insanlık benim ailem” sözleriyle ve samimi davranışlarıyla her zaman herkesi kucaklıyor.

 

Kendisi, Onur ve Aşağılanma Çalışmaları (HumanDHS) topluluğunun kurucusu ve bu alanda yaptığı çalışmalardan dolayı dünyaca tanınmış bir eğitimci. Bu alandaki başarılarından dolayı üç defa Nobel Barış  Ödülü’ne aday gösterilen Lindner’in çalışmalarının ana teması ise "insan haysiyeti ve aşağılanmışlık". “Aşağılanmışlık Teorisi”ni geliştiren Lindner, insan haysiyetinin ve onurunun ihlâl edilmesini huzurlu bir dünya düzeninin önünde en büyük engel olarak görüyor.

Kim olursa olsun, barış içinde bir hayat için -en zorlayıcı şartlar altında dahi- yeryüzündeki her bir

bireye ‘haysiyetli birer insan’ olarak davranılması gerektiğinin ‘özellikle’ altını çiziyor. 

Aslen Almanya doğumlu olan Lindner, İkinci Dünya savaşı sırasında ailesi ile birlikte mecburî göçe zorlanmış. Bu süreçte ailesiyle birlikte yaşadığı travma ve tecrübeler, ilerideki hayatında yapacağı çalışmalara doğrudan yön vermiş. Dünyada bu ve benzeri olayların tekrarlanmaması için ‘evrensel bir toplum nasıl oluşturulur?’ sorusu etrafında çalışmalarına başlayan Lindner, bu hedefine ulaşmak için de daha erken yaşlarda dünya kültürlerini araştırmaya ve dünyada en çok kullanılan dilleri öğrenmeye başlamış. İngilizce, Almanca, Norveççe ve Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilen Lindner’ın ayrıca Arapça, Rusça, Japonca, İspanyolca, İbranice, Portekizce de dahil olmak üzere bir düzine farklı dile aşinalığı vardır. Global hayatı ise, 1974 yılında akademik çalışmaları ve iş hayatı ile başlamış. Avustralya kıtası hariç, diğer kıtalarda 18 farklı ülkede yaşamış. Üniversitelerden çok cazip teklifler almasına rağmen yerleşik bir hayatın global yaşamını sınırlayabileceğini düşündüğü için gelen teklifleri reddetmiş. Kendisine ait bir evi dahi olmayan Lindner, çoğunlukla Norveç’te yaşamakla birlikte global yaşamını hâlâ devam ettirmektedir. 

Evelin Lindner ile ilk defa 2018 yılında Columbia Üniversitesi’nde yine benim de ilk defa katıldığım 16. Onur ve Aşağılanma Çalışmaları’nın yıllık seminerinde tanıştım. Daha sonra merak edip kitaplarını okumaya başladıktan sonra ona olan hayranlığım her geçen gün daha da arttı. Çok zeki, alçak gönüllü ve inanılmaz derecede dikkatli bir insan. İçten ve samimi tebessümü ile seminere gelen herkesle birebir ilgileniyor. Her bir katılımcıya ayrı ayrı değer verdiğini göstermek için onlarla birebir tanışıyor, fotoğraf çekiliyor. Her an hazırolda. Nerede bir ihtiyaç var kendisini orada görüyorsunuz. Bazen kamera arkasında kameramanlık yaparken, bazen de sandalyeleri düzeltirken buluyorsunuz. Seminerde çekilen fotoğrafları, videoları web sitesine bizzat kendisi yüklüyor gelecek nesillere miras bırakabilmek için. Beklentisiz… Hem de her konuda! Seminer salonunda herkesin eşit olduğu, herkesin sadece insan olduğu için değerli olduğunu hissedeceği global bir toplum oluşturuyor. Ve bunu o iki günlük seminerde bizzat görüyor ve yaşıyorsunuz. Bir aidiyet duygusu oluşturmak için herkesin -bazen bu küçük bir şey dahi olsa- her programda bir sorumluluğu var. Farklı dinlerden, ırklardan, ülkelerden insanlarla ‘çeşitlilik içinde birlik’ oluşturuyorsunuz. Yani herkesi kucaklayan bir dünya vatandaşına dönüşmeyi yavaş yavaş tecrübe ediniyorsunuz.

***

Kendimi bir dünya vatandaşı olarak tanımlamaya başlamam ise 2016 yılının başlarına dayanır. Başka tanımlamalar, ünvanlar dar geliyor artık bana. O günden bu yana benimle benzer duyguları yaşayan insanların arayışı içindeydim. Her ne kadar bütün dünyayı kucaklayıcı bile olsanız bazen yalnız hissedebiliyorsunuz kendinizi. Duygularınızı anlayacak insanlar istiyorsunuz etrafınızda. Ve nihayet bu yalnızlığım, geçen yıl HumanDHS seminerlerine katılmaya başlamam ile son buldu.


Unutmayalım ki; biz hepimiz tek tek, insanlık ailesinin birer üyesiyiz. Şurası da gün gibi aşikârdır ki; 

aynı dili değil, aynı duyguyu paylaşan insanlar anlaşır, birlik ve beraberlik içinde çalışır ve yaşarlar!

Fatma Susan Tufan

fatmasusantufan@gmail.com

bottom of page