top of page

ANLAŞMAZLIK ÇÖZÜMLERİ

9. KONU

nelsonmandela.png

Özgürlüğe Adanmış bir Ömür: Nelson Mandela

 

“Yapılana kadar her şey imkansız görünür” - Nelson Mandela

 

Nelson Mandela'nın Özgürlüğe Giden Uzun Yol adlı otobiyografisini okumaya başladığımda bitirmeden elimden bırakamamıştım.  Mandela’nın hayatı çok etkilendiğim hayat hikayelerinden bir tanesidir.  Ömrünü Güney Afrika’nın siyah insanının özgürlüğüne adamış ve bu uğurda 27 yıl hapis yatmış bir insan hakkında söylenecek ve yazılacak çok şey var ama bunu altı yüz kelimelik bir köşeye sıkıştırmak elbette imkansız.  Bu ayın konu başlığı Anlaşmazlık Çözümleri ile alakalı olduğunu düşündüğüm için de çok kısa da olsa Nelson Mandela'nın bağışlayıcı yönüne değinmek istiyorum. 

 

Ömrünün belki de en güzel yıllarını hapishanede geçiren Mandela, hapisten çıktığı zaman kendisine zulmedenleri affettiğini ilan ederek bir liderlerde olması gereken en önemli özelliklerden bir tanesine sahip olduğunu dünyaya göstermiştir.  Sergilediği, insanın anlamakta zorlandığı, hafızaları zorlayan örnek bir davranış çünkü.  “Bağışlanmak güçlü bir silahtır çünkü ruhu özgürleştirir ve korkuyu ortadan kaldırır” der Mandela ve kendisine yıllardır zulmeden insanlarla çatışmayı değil dayanışmayı tercih eder beraber yeni bir gelecek inşa etmek için. 

 

Evet, Nelson Mandela kendisine yıllarca zulmeden, işkence yapan, hapislerde yatıran insanları affederek o insanları kendi vicdanlarına hapsetmiştir.  Karşı çıkanlar olmasına rağmen beyaz insanlarla dayanışmayı tercih etmiş ve Güney Afrika'yı herkesin özgürlüğü tadacağı, insanların arasında renklerinden dolayı bir ayrımcılık yapılmayacağı ve eşit haklara sahip olabileceği bir ülke haline getirmeyi hedeflemiştir. 

 

Nelson Mandela kendisine yapılan zulümleri tabiki asla unutmadı ama beyaz insanı affetmezse kendisinin de asla gerçek özgürlüğü tadamayacağını biliyordu.  Bundan dolayı da geçmişin prangalarından kurtulmak için zor olanı yani affedici olmayı tercih etti. 

 

Peki affetmek anlaşmazlık çözümleri için neden önem arz ediyor?  Çünkü affetmediğiniz/affedemediğimiz insanlar ile yapıcı bir şekilde problemleri çözebilmek çok zordur.  Hele de aranızda güç dengesizliği var ise durum daha da zorlaşır.  Sizi beraber çalışmaya iten sebeplerin azlığı dayanışmayı engelleyebilir ve gücünüzü keyfi olarak kullanmaya sebebiyet verebilir.  Bunun sonucu olarak da güzel bir gelecek inşa etme imkânı varken sonuç hüsran ile sonuçlanabilir.  Hani bir atasözü vardır ya, “gelen gideni aratır” diye.  Maalesef, bu sözün doğruluk payı var.  Eğer zulme uğrayan insanlar affetmenin nasıl bir duygu olduğunu öğrenmeden gücü eline geçirirlerse o yaşadıkları acıyı ve travmaları başkalarına yaşatmaları çok muhtemeldir.  İste bu yuzden insanın affetme duygusunu keşfetmesi gerekiyor.  Unutun demiyorum, ki zaten unutamazsınız, ama kendiniz ve diğer insanlar için affetme duygusunu keşfedin.  O duyguyu keşfettiğiniz zaman omuzlarınızda taşıdığınız yükün ne kadar hafiflediğini hissedecek ve onun verdiği güçle beraber içinizde sizi geri tutan birçok korkunun da yok olduğunu fark edeceksiniz. 

 

İnsanın hayâlleri ve hedefleri kendinden büyük olunca o hedefe ulaşmak için duygularının önünde oluşturduğu engelleri her ne pahasına olursa olsun aşabiliyor.  Kin ve nefret duygularına takılı kalıp da bir ömür adadığı ideallerini heder etmiyor.  İşte Nelson Mandela’nın hayat hikayesi de bunun en açık örneklerinden bir tanesi. 

 

Fatma Susan Tufan

fatmasusantufan@gmail.com

bottom of page