ANLAŞMAZLIK ÇÖZÜMLERİ
9. KONU
Anlaşmazlık Çözümlerinde Kullanılan İki Yöntem ve Sonuçları
Hz. Peygamber (as) Uhud Savaşı’nda müdafaa harbi yapmak istemiş ve ashabıyla istişare ederken de bunu dile getirmişti. Hatta bir rüya görmüş ve rüyasını ashabından bazı kişilerin ve kendi ailesinden de bir kişinin şehit olacağı şeklinde yorumlamıştı. Ashabdan bir grup ise Hz. Peygamber’in (as) teklifine rağmen düşmanı meydanda karşılamak için ısrar edince Efendimiz de çoğunluğun isteğine uygun karar almıştı. Efendimiz’den farklı görüş belirten kişiler daha sonra bu davranışlarından dolayı pişman olup Efendimiz’e bunu bildirseler de O, bir liderin alınan karardan geri dönemeceğini dile getirip geri adım atmamıştır.
Bu ay Problem-Analiz köşesinde, gruplarda veya istişarelerde anlaşmazlıkları çözmek için kullanılan iki farklı yöntemi ele alacağım:
1- Yapıcı tartışma (constructive controversy), 2- Uzlaşma arayışı (Concurrence seeking).*
Bunlardan birincisi, yani yapıcı tartışma terimindeki “tartışma” kelimesi sizleri korkutmasın. Yapıcı tartışmanın ne olduğunu açıklayacak olursak; yapıcı tartışma bir kişinin ortaya koyduğu fikirler, bilgiler ve bu bilgilerin ışığında ortaya çıkan sonuçların ve teorilerin gruptaki diğer kişi veya kişiler ile uyumsuzluğu sonucu bu kişilerin kendi aralarında anlaşmaya varmaya çalıştığı zaman ortaya çıkan durumdur. Böyle bir durumda, farklı fikirlerde olan kişilerin hepsi, savundukları fikirlerin doğruluğunu diğer kişi veya kişilere delillerle ispatlamak zorundadırlar. Halk diliyle yapıcı tartışma ortamında bir fikri körü körüne kabul etme diye bir şey yoktur ve sunulan fikrin olduğu gibi kabul edilmesi beklenmez. Biraz daha halk diliyle konuşayım; “filanca abi şöyle demiş, falanca abla böyle yapmış” diye efsane hikâyelerle hareket edilmez. Herkes fikirlerini deliller ile destekler ve bu şekilde sizden farklı düşünen insanların sizin bakış açınızı ve sizin de onların bakış açılarını görme imkânına sahip olursunuz. Oluşan bu fikir fırtınası ile en isabetli karara beraber varılabilmesi için gereken zemin oluşturulmuş olur. Yani, başka bir deyişle herkesin birbirinden öğreneceği bir ortam oluşur.
Öte yandan, anlaşmazlık durumlarında uzlaşmacı yaklaşım ile hareket edildiğinde karşımıza daha farklı bir sonuç çıkar. Uzlaşmacı yaklaşımda; kişiler kendi bakış açılarını ve neden böyle düşündüklerine dair gerekçelerini sunarlar. Eğer sundukları fikir veya çözüm önerisi grup çoğunluğunun kabul ettiği genel görüşten farklı ise bu sefer grup üyeleri tarafından genel görüşü kabul etmeleri için baskı görürler. Eğer bu muhalefetlerine devam ederlerse, bu sefer de takımın başarısını sabote eden, uhuvveti bozan, takım ruhunu bozan kişi/ler olarak yaftalanıp dışlanırlar. Böyle bir ortamda fikirlerin isabetli olup olmamasına bakılmaz, çoğunluğun ne söylediğine bakılır. Hedef, doğru olan karara ulaşmak değil, çoğunluğun aynı fikirde olmasını sağlamaktır, ki böyle ortamlar grup üyelerinin grup düşünme sendromuna yakalanmasına da ayrıca zemin hazırlar.
Peki, burada durup soralım o zaman. Bu yöntemlerden hangisi sizi daha isabetli bir sonuca ulaştırır? Tabiki, birincisi. Peki, Hizmet Hareketi içinde anlaşmazlıklara çözüm üretilirken istişarelerde hangi yöntem kullanılıyor? Maalesef, büyük çoğunlukla ikincisi.
Yazının en başında italik olarak verdiğim Uhud Muharebesi örneği aslında konu ile kısmen alâkalı. Orada görülmesini istediğim, Efendimiz (sav) vahiy ile beslenen ve Allah tarafından yönlendirilen bir kutlu insan olmasına rağmen bazı genç sahabeler meydan savaşı teklifinde ısrar etmişlerdir. Sn. Gülen’in tabiriyle Uhud, İslâm saflarında ilk defa çatlakların baş gösterdiği bir muharebe olmuştur. Uhud öncesi istişarede -Efendimiz’in şehirde kalıp şehri savunma tavsiyesine rağmen- alınan karar bir fasit daire oluşturmuş ve bunu başka hatalar takip etmiştir. (Örnek: ganimeti toplamaya erken başlanılması, okçular tepesinin erken terk edilmesi, vd. Daha fazla bilgi için bkz. Sonsuz Nur - 2 veya benzeri kaynaklar).
Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir başka husus ise, ashabın, hatasını hemen görmesi ve bunu vakit geçirmeden düzeltme yoluna gitmesi, bundan ders çıkarması ve bir daha aynı hataya düşmemek üzere gösterdikleri iradi gayrettir. Hata yapılabilir. Fakat aynı hataların tekrar ve tekrar ısrarla yapılması artık hatayı ‘hata olmaktan’ çıkarır. Bu artık, “ortada bir kasıt mı var?” sorusunu akla getirir. Yanlışta ısrar etmek maalesef kişiye ve toplumlara büyük bir zarar vermektedir. Peki insanlar yanlışta neden ısrar ederler? Bunun birçok sebebi var, bazılarını yazacak olursam: Kendi fikrinin kabul edilmesindeki ısrar, haklı olma çabası, mağlubiyeti kabullenememe, hata yapabileceğini kabul etmeme, fikren daha olgun insanları çekememe, önde görünme arzusu, bilmediğini bilmeme, otoriteyi elinde bulundurma çabası, farklı fikirleri tehdit olarak görme, sabit fikirli olma, geri bildirime kapalı olma, vs. Bu listeyi daha da uzatabilirsiniz.
Sonuç olarak, Hizmet Hareketi içindeki sorunların ne zaman baş göstermeye başladığını doğru tespit etmek için, istişarelerin fonksiyonunu ne zaman kaybetmeye başladığını tespit etmek gerekir.
*Johnson, D., W., Johnson, R., T., & Tjosvold, D. (2014). Constructive controversy: The value of intellectual opposition. In Coleman, P., T. & Deutsch, M., Marcus, E., C. (Eds). The handbook of conflict resolution theory and practice (pp.76-103). Jossey-Bass.
Fatma Susan Tufan