top of page

İÇSELLEŞTİRİLMİŞ EZİKLİK

VE İÇSELLEŞTİRİLMİŞ AYRICALIK

3 ŞUBAT 2020

ezilenlerin2.jpg
Screenshot_1.png

EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ*

     Bu ay sizleri, hayatta okunması gereken yüz kitap listesine girmeyi fazlasıyla hak eden bir eser olan Paulo Freire’nin ‘Ezilenlerin Pedagojisi’ adlı eseri ile tanıştırmak istiyorum. Yazarlarda iki kalitenin bir arada olmasına özellikle dikkat ederim: 1- Yazdığı konu hakkında hayat tecrübesi olması. 2- Bu alanda yaptığı bilimsel araştırmalar ve ürettiği teoriler. İkisinin harmanlanması ile de harika kitaplar çıkıyor ortaya. Bu iki sebepten dolayı sizlerle paylaştığım kitapların, yaşadığı toplumu iyi gözlemlemiş, bu gözlemlerini akademik çalışmalarıyla geliştirip olgunlaştırdıktan sonra bunları teorilere dökerek toplumun faydasına sunan yazarlardan olmasına dikkat ediyorum.

 

     Bazı kitaplar ‘yaşanmadan yazılamaz’ demiştik ya, işte Ezilenlerin Pedagojisi tam anlamıyla böyle bir başyapıt. Kitap sömürge sistemlerinin toplumlarda oluşturduğu sosyal adaletsizliğe dikkat çekiyor. Eser, ezenlerin (oppressor) ve ezilenlerin (oppressed) düşünce yapılarını anlamanın, dünyadaki konumumuzu ve hayat karşısındaki duruşumuzu bilmemiz adına da hayli önemli.

 

     Paulo Freire’yi bu hafta ‘İnsan Portrelerinde’ sizlerle tanıştıracağımız için bu başlıkta hayat hikayesine çok az değineceğim. Yazar, Brezilya’da orta halli bir ailenin çocuğu iken ailesinin maddi durumunun kötüleşmesi ile erken yaşlarda ciddî maddi sıkıntılar ve açlık çekerek büyür. Erken yaşlardaki bu tecrübeleri onun hayata bakış açısını, yaşam idealini şekillendirir ve hayatını fakir insanların (yani ezilenlerin) eğitimine ve yaşam standartlarını iyileştirmeye adar. ‘Critical consciousness’ (eleştirel bilinç)  terimini de geliştiren Freire’nin birçok eseri olmasına rağmen en meşhur eseri Ezilenlerin Pedagojisi’dir. Critical consciousness teriminin Türkçe’deki tanımlaması: “Sosyal, siyasî ve ekonomik çelişkileri kavramak ve gerçekliğin insanları ezen koşullarına karşı harekete geçirmek için gereken öğrenme süreci.” Yani bir manâda ‘gerçeğe uyanış.’ Baskıcı yönetimlerde insanların birçoğu, ezenlerin kendilerine biçtiği rolü oynuyor. İnsanlar yaratılıştan bahşedilmiş olan asıl potansiyellerini, özbenliklerinden uzak bir şekilde keşfedemeden yaşayıp gidiyorlar. Kendi içlerinde sıkışıp kalıyorlar kozadan çıkamayan kelebekler gibi.

 

     Yazar, okurlarını alıp sosyal hayatın farklı koridorlarında gezdiriyor. Daha önce fark etmediğiniz veya fark edip de adlandıramadığınız hadiseleri ve davranışları ifade edecek kelimeler kazandırıyor lügatınıza. Ezme/ezilme, ezen ve ezilen arasındaki ilişkinin nasıl işlediğini açıkça gözler önüne seriyor. “Bu denge nasıl değişir? İnsanların eşitlik, adalet ve özgürce beraber yaşamaları için atmaları gereken adımlar nelerdir?” gibi soruların cevaplarını bulabiliyorsunuz kitapta. 

 

     Kitap 4 bölümden oluşuyor:

1. Bölüm:  Bu bölümde ezen/ezilen terimlerinin tanımını ve bu tanımların insanlar üzerindeki negatif yansımalarını gösteriyor Freire. İkisi arasındaki ilişkiyi ustalıkla gözler önüne sermiş. Kendi hayatınızdan örnekler bulabileceğiniz bu bölümde daha önce anlamlandıramadığınız, yaşadığınız fakat adlandıramadığınız duyguları kelimelere dökmenize yardımcı oluyor. Baskıcı ve ezme/ezilme üzerine kurulu sistemlerin kendilerini nasıl meşru göstermeye çalıştıklarına da kapsamlı bir biçimde değiniyor. 

 

2. Bölüm: İnsanlar üzerinde baskı kuran ‘’bankacı eğitim modelini’’ masaya yatırarak bununla ilgili eleştirel yaklaşımlarını sunuyor. Ardından bunun tam zıddı olan “problem tanımlayıcı eğitim modelini’’ paylaşıyor okurlarıyla. Bu modelde ise öğretici ve öğretilen arasındaki ilişkiyi tanımlıyor. Freire’ye  göre öğretici; herşeyi bilen, öğreten ve dikta eden değildir. O, aynı zamanda öğrenendir de. Öğreticinin görevi öğretilene bilgi yüklemek değil, ona kritik düşünmeyi öğretmektir. 

 

3. Bölüm: “Umutsuzluğun hakim oldugu bir yerde diyalogdan bahsedilemez’’ diyen Freire’nin diyalog kelimesinden kastı, birbirini karşılıklı dinleyişe ve anlayışa dayalı konuşma biçimidir. Bu bölümde ezen/ezilen arasındaki dengesizliğin ortadan kalkması ve iki tarafın da özgürleşmesi için diyaloğun önemine değiniyor. Yine bu bölümde “Diyalog nedir, ne değildir, özgürleşme sürecinde önemi nedir?” gibi sorulara da cevaplar bulacaksınız. ‘Diyalog’ kelimesinin içeriğini ve diyaloğun hangi şartlar altında gerçekleşmesi gerektiğine yer verirken de “Eğer kainatı sevmezsem, eğer hayatı sevmezsem, eğer insanları sevmezsem diyalog kuramam” diyerek diyaloğun ön şartlarını sıralıyor. 

 

Ayrıca bu bölümde, insanda ‘’eleştirel bilinç’’in nasıl oluştuğunu, geliştiğini ve aşamalarını da bulacaksınız. 

4. Bölüm: Bu son bölümde ise yeniliğe açık devrimci yapılar ile baskıcı/ezici yapıların özelliklerini ve kullandıkları yöntemleri detaylı açıklamalarıyla bulabilirsiniz.

 

     Ezilenlerin Pedagojisi sömürge sistemi gibi bir travmayı geçirmiş insanlık ailesinin bireylerinin okuması gereken çok önemli bir kaynak. Kitabı okurken daha önce sizi ezen veya ezmeye kalkan insanlara olan kızgınlık ve öfkenizin yavaş yavaş acıma hissine dönüştüğüne şahit olacaksınız. Onların yerinde olmadığınıza şükrettiğinizi göreceksiniz ve bu şükür duygusunun özsaygınıza yapılan saldırılardan dolayı oluşan duygusal yaralarınızı iyileştirdiğine tanık olacaksınız. 

 

     Yazarın vurguladığı gibi, eğer özgürleşeceksek hep birlikte özgürleşeceğiz. Ezilen kendi özgürlüğüne kavuşurken ezeni de özgürlüğüne kavuşturacak. Bugünün ezileni geleceğin ezeni olmamak, tarihin akışını değiştirip bir sonraki nesillere kinle, nefretle yoğrulmuş bir gelecek bırakmamak için kendisini ve kendisini ezeni de özgürlüğüne kavuşturması gerekiyor. Çünkü her ne kadar ezen kesim güç ve otoriteyi elinde bulundursa da aslında o da kendi nefsinin, enaniyetinin, ihtiraslarının altında eziliyor. Ezilenin, ezeni de kendi enaniyetinden kurtararak özgürlüğe birlikte yürümeleri gerekiyor. Gerçek özgürlük de zaten bu oluyor. 

 

     Ezilenlerin Pedagojisi bahsettiği bakış açıları nedeniyle çok değerli bir eser. Bazen konunun derinliğinden dolayı satır aralarında kaybolma ihtimaliniz olsa da, sabırla okumanızı tavsiye ediyorum.


 

İyi okumalar!


*Freire, Paulo. (2018). Pedagogy of the oppressed. New York, NY. Bloomsbury Academic. 

 

 

Fatma Susan Tufan

fatmasusantufan@gmail.com

kitaplarr.png
bottom of page