İLETİŞİM
16 HAZİRAN 2020
Şiddetsiz İletişim Bir Yaşam Dili*
“İnsanlar genellikle birbirlerinden nefret ederler çünkü birbirlerinden korkarlar; birbirlerinden korkarlar çünkü birbirlerini tanımazlar; birbirlerini tanımazlar çünkü iletişim kurmazlar; iletişim kurmazlar çünkü sınıflara ayrılmışlardır…”
-Martin Luther King-
İletişim nedir? : “Duygu, düşünce veya bilgilerin farklı yolla başkalarına aktarılması, bildirişim ve haberleşmedir.”
Yazıma iletişimin tanımı ile başlayışımın “Şiddetsiz İletişim Bir Yaşam Dili” eserinin tanıtımı açısından aydınlatıcı olacağını düşündüm. Hakeza, özellikle tanımda geçen ‘duygu ve düşünce paylaşımı’ tabiri bu kitabın yazarı Marshall B. Rosenberg’in geliştirdiği “Şiddetsiz İletişim” tekniğinin ana bileşenlerinden bir tanesi. Yazımın içinde bu tekniğin tüm bileşenlerine değineceğim ancak öncelikle Şiddetsiz İletişim’in nasıl bir teknik olduğuna kısaca değinmek istiyorum.
Şiddetsizlik; kişinin zihnindeki olumsuz davranışların yerini olumlu davranışların almasıdır. Şiddetsiz İletişim ise, bir “gönülden verme” sanatıdır. Bir ilişki kurma sanatıdır. Sabit genellemeler yapmaktan kaçınmayı öneren bir süreç dilidir. Bu cümleyi biraz daha açmak gerekirse; kişinin kendini dürüst bir şekilde ifade ettikten sonra karşısındaki kişilerin düşüncelerini ve hayatını anlamaya çalışarak onlarla iletişim kurmaya çalışmasıdır. Bu iletişim tekniğinin belki bir başka tanımı da; öfke, kızgınlık, sinir ve şiddet duygularından arındırılmış bir iletişim şeklinin de var olduğunu göstermek. Peki Şiddetsiz bir iletişim kurabilmek için nasıl bir yol haritası izlemek gerekiyor?
Rosenberg, tekniğinin ana bileşenlerine geçmeden önce “dil” faktörü üzerinde önemle duruyor. Dilsel problemlerin temelini oluşturduğu ahlâkçı yargılar, sınıflandırmalar, yargılamalar, karşılaştırma yapma veya sorumluluğu reddetme gibi etkenler insanlar arasındaki şiddeti körüklüyor. Rosenberg dilin yanlış kullanımını bir adım daha ileri götürerek şunları söylüyor kitabında:
“Hayata yabancılaştırılan iletişim, hiyerarşik ya da baskıcı toplumlardan kaynaklanır, aynı zamanda bu tür toplumsal yapıları destekler. Büyük toplulukların, kendi menfaatlerini gözeten küçük gruplar tarafından yönetildiği durumlarda, kitlelerin köle zihniyetine sahip olacak şekilde eğitilmeleri; yöneticilerin çıkarlarına hizmet edecektir. Gereklilik ve zorunluluk ifadeleri içeren kusur bulma dili, bu amaç için biçilmiş kaftandır. İnsanlar yanlışlık ve kötülük ima eden ahlâkçı yargılarla düşünme yolunda ne kadar eğitilirlerse, neyin doğru neyin yanlış, iyi veya kötü olduğunu tanımlamak için çevrelerindeki otorite figürlerine bakma yolunda o kadar eğitilmiş olurlar.” (syf.40)
Rosenberg’in doğru dil ve iletişim üzerine olan diğer çıkarımlarını kitaptan okuyabilirsiniz. Ben şimdi yazının başında bahsini ettiğim Şiddetsiz İletişim’in ana bileşenlerine geçmek istiyorum.
1- Gözlem
2- Duygu
3- İhtiyaç
4- Rica/İstek.
1- Gözlem:
-
Şiddetsiz İletişim’in ilk aşamasıdır.
-
Yargılama ve değerlendirme içermez.
-
Salt gözlem gerekir. Aksi takdirde gözlem ile değerlendirme birleştiğinde karşıdaki kişi, söylenenleri eleştiri olarak algılayabilir ve denilenlere direnç eğilimi gösterebilir. Özellikle olumsuz kelimeler ve keskin ifadelerle konuşmak değerlendirme yolunu açmış olur, ki gözlem aşaması değerlendirme ile tamamen zıt bir konumdadır.
-
Düşüncelerimizi ve gözlemlerimizi, yalın ve eleştiriden arındırılmış bir biçimde, kişilerin bizi etkileyen (hoşumuza giden veya gitmeyen) davranışlarını yine onlara söyleyebilme aşamasıdır.
2. Duygu:
-
Şiddetsiz İletişim’in bu aşaması hissettiklerimizi ifade edebilmektir. Duyguların ifade edil(e)memesi halinde ilişkiler çıkmaza girebilir.
-
Duygular ifade edilirken seçilen kelimeler çok önemlidir. Belirsiz ve genel sözcükler yerine belirli duyguları ifade eden sözcükleri kullanmak yararlıdır.
-
Duyguları belli etmek insanî yanımızı göstermektir.
-
Duygularımızı ifade ederken dikkat edilmesi gereken bir diğer şey de, duygular ile düşüncelerin ayrılmasıdır. Yani gerçek duygularımız ile ne olduğumuza dair düşüncelerin ayrımını iyi yapmak gerekiyor.
-
“Kendi duygularımız mı önemli, yoksa başkalarının bizim hakkımızda nasıl düşündüğü mü önemli?” sorusunun cevabını iyi belirlememiz gerekiyor.
3- İhtiyaç:
-
Duygularımızın kaynağını ve sorumluluğunu üstlenme evresidir.
-
Kişilerin şahsımıza karşı olan olumsuz söz veya mesajını algılarken 4 farklı seçeneğimiz vardır:
1- Söylenenleri üstüne alınmanın verdiği duygu ile kendini suçlamak. Uzun vadede öz saygımızı kaybetmemize bile yol açabilir.
2- Olumsuz mesaj veren kişiyi suçlamak. Bu seçenek insanın içindeki öfke duygusunu körükler.
3- Olumsuz mesaj karşısında bilincimizi kendi duygu ve ihtiyaçlarımıza yönlendirmektir. Mesaj karşısında nasıl hissettiğimizi düşünüp bunu söylemekle ihtiyacımızın görülmesini istemiş oluruz.
4- Bilincimizi ve dikkatimizi olumsuz mesaj veren kişinin duygu ve ihtiyaçlarına yöneltmektir. Bunu, karşımızdaki kişiye soru sorarak iletmek o kişiyi dikkate aldığımızı ve düşündüğümüzü gösterir.
-
Kendi duygularımızın sorumluluğunu karşıdakine yüklemek insanları suçluluk duygusu ile hareket etmeye iter.
4- Rica/İstek:
-
Ne istediğimizin bilincinde olmalıyız.
-
Şiddetsiz İletişim’in bu son aşamasında ihtiyaçlarımızın karşılandığı somut eylemlerde bulunulduğunu görmek isteriz.
-
Yapılmamasını istenen değil, yapılmasını istediğimiz şey söylenmelidir.
-
Ricalarımıza şefkatli yanıtlar almak istiyorsak bunları olumlu dil ile ifade etmeliyiz.
-
Soyut ve belirsiz ifadelerden kaçınmak önemlidir. Net ve somut sözcükler gerçek isteği belirtir. Zira muğlak dil, anlayışa ve iletişime engeldir.
-
Ricanın ne olduğuna tam karar vermek, rica ve talep arasındaki farkı görebilmek ve ricamızın nedenini doğru bir şekilde tespit edebilmek gibi etkenler, Şiddetsiz İletişim’in dürüstlük ve empati üzerine ilişkiler geliştirmek ilkesine yardımcı olur.
Evet, Şiddetsiz İletişim tekniği için en başta bir süreç dili demiştim. Ve bu süreci elimizdeki eser adım adım ve gayet basit metodlarla ilmek ilmek ele almış. Cümleleri tekrar tekrar okumalık ve “ben bunu ilişkilerimde nasıl kullanırım?” diye uzun uzadıya düşünmelik. Bana göre bir başkalaşım eseri.
Son olarak Şiddetsiz İletişim üzerine birçok atölye çalışması bulunmakta ve bu çalışmalar Türkiye’de de sertifikalı eğitmenler tarafından veriliyor. Bu amaçla kurulmuş https://www.siddetsiziletisim.com/ adında bir site dahi var. Sitenin birçok şehirde etkinliği bulunmakta. Böyle bir tekniğin Türkiye’de de makes bulması gelecek adına umut ve heyecan verici. Umarım şefkatle konuşmayı, yaklaşabilmeyi ve hissedebilmeyi tüm gönüller duyabilir ve öğrenebilir.
İyi ve bol istifadeli okumalar!
*Rosenberg, M. B. (1999). Nonviolent communication: A language of compassion. Del Mar, CA: PuddleDancer Press.
Elifnur Takavcu