top of page

KADIN

8 MART 2020

suffragette.jpg

THE SUFFRAGETTE

 

Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse çocuklarına da öğretir.

-Emine Supçin- 

 

Bu ayki Kadın konumuza münhasır bir yapımla karşınızdayız: The Suffragette (Diren). Genel anlamda Kadın Hakları temasına dayanan konusu, kadınların oy kullanabilme haklarını savunmalarına odaklanıyor. Filmin adı, tam da bu manaya geliyor zaten; Kadınların "seçme" hakkını savunan kadın! Ancak filmde, seçme (oy) hakkının yanında belirtilmek istenen başka Kadın Hakları da mevcut ve yazımın içinde yer yer bu noktalara da değineceğim.

 

Kadın kelimesi bana kendimi bildim bileli 'güç, dirayet ve cesaret' kelimelerini çağrıştırmıştır. Hele ki şu anda bazı toplumlardaki ‘eziklik, güçsüzlük ve ikinci sınıf insan muamelesi’ kalıbına sokulmaya çalışılan bu esef verici kadın tanımlamalarını bırakın kabul etmeyi, hiçbir zaman aklımın ucundan dahi geçmemiştir. Filmdeki ana duygu ve düşünce de, bana çağrışım yapan "kadın" kelimesiyle aynı doğrultuda ilerliyor. 

 

Dünyanın yine o kara günlerinden bir zamana odaklanıyor The Suffragette. Kadınların tıpkı erkekler gibi oy hakkına sahip olmaya çalıştığı talihsiz bir Londra zamanındayız. Sene 1912. Birçok milletin kadını gibi o zamanın İngiliz kadınları da Kadın Hakları uğruna çok büyük ve çok acı mücadeleler vermişler. İş yerlerinde gördükleri ağır iş şartları, taciz ve hakaretler de bu mücadelenin cabası olmuş adeta. Oy hakkını ilk başlarda sözlü ve barışçıl bir şekilde elde etmeye çalışan kadınlar, daha sonrasında haklarını elde edemedikçe maalesef ki şiddetli eylemlere başvurmuşlar.

Filmdeki baş karakterlerin cümleleri, savundukları düşünceleri yansıtması bakımından çok önemli. Tabi kadınların haklarını savunmalarında, o zamanın İngiltere meclisindeki tamamı erkeklerden oluşan senatonun söylediği talihsiz sözler çok etkili. Mesela;

 

"Kadınlar; sakin bir mizaca veya siyasal ilişkileri muhakeme edebilecek aklî dengeye sahip değillerdir."

 

"Kadınların oy kullanmasına izin verirsek sosyal yapımız bozulur."

"Kadınlar; babaları, ağabeyleri ve kocaları tarafından gayet iyi temsil ediliyor."

gibi sözler, o zamanın (hatta şu anın bile) zihniyetini ele vermesi bakımından hayli ürkünç gözüküyor. Erkeklerin gerek iş sahasında, gerek toplumsal alanda gerekse de maddî anlamda kadını hor gören bu sözleri, aslında kadının zekâsından ve bunun da akabinde bilinçlenmesinden ne derece korkulduğunu gösteriyor. Zira filmde eczacı olan kadın bir aktivist için erkek polisin söylediği cümle hayli ilginç: "Bilinçli, eğitimli biri. Bu da onu özellikle tehlikeli yapıyor!" Bu cümleler bizi yazının en başındaki veciz ifadelere götürüyor: "Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse çocuklarına da öğretir." Kadının bilinçli olması, konuşması, hakkını savunması ve özgürlüklerine sahip çıkması hemen hemen her dönemde birilerini rahatsız etmiş. Bundan sebeptir ki, filmin bir cümlesi her döneme yakışır cinsten: "Her evdeyiz. İnsan ırkının yarısıyız. Hepimizi durduramazsınız!"

 

Başrol, Maud adında bir anne. Çalıştığı iş yerinde hem patronunun defalarca tacizine, aşağılamalarına ve tehditlerine maruz kalmış hem de evinde kocası tarafından aşırı derecede sınırlanmış bir kadın kendisi. Filmin ilerleyen dakikalarında kocası oğlunun velayet hakkını alıyor (1925'e kadar İngiltere’de velayet hakkı sadece babaya veriliyormuş) ve bu olay Maud'u derinden etkiliyor. Maud'un bunun üzerine polislere sarfettiği sözler hakkını almak ve korumak isteyen bir kadının en tabii yakarışlarını içeriyor: "Ne sizden değerli ne de sizden değersizim. Özgürlükleri için savaşmak erkeklerin hakkıysa kadınların da pekâlâ buna hakkı vardır. Eğer kanunlar 'oğlunu göremezsin' diyorsa o kanunu değiştirmek için savaşacağım!" Düşünmek ve anlamak isteyenler için çok derin anlamlar içeriyor bu cümleler değil mi?

 

Filmde çok güçlü bir kadın dayanışması var (bir kısım kadın hariç). Belki diyebilirsiniz ‘filmde hiç mi kadın haklarını destekleyen bir erkek yok?’ diye. Bir tane de olsa var. Ve bunu görmek, bir kadın olarak yüreğime su serpti film boyunca. Yukarıda sözünü ettiğim eczacı bir kadın vardı. O kadının kocasının kadınları savunuyor oluşunu ve destek verişini görmek, hem bir izleyen olarak sizi çok gururlandırıyor hem de gelecekte kadın-erkek eşitliğinin sağlanması adına ümit vaat edici duruyor.  

 

Yazımın sonlarına gelirken değinmek istediğim önemli bir konu da; Bilinçlenme ve Kadın dayanışması. Maud, senatonun önüne çıkıp da oy hakkı istemiyle yaptığı konuşma sırasında şunları söylüyor: “Oy hakkımız olacağını hiç düşünmedim. O yüzden bunun ne anlama geleceğini de düşünmedim. Belki bu hak bize tanınır diye düşündüm. Bu hayatı yaşamanın başka bir yolu olmalı dedim.” Kadınlar üzerine okuduğum bir kitapta Meksika’daki Zapatista adında devrimci bir grubun kadın katılımcılarından bir tanesi şunları söylüyor: "İşin en acıklı tarafı, yaşadığımız zorlukların farkında bile olmamamızdı. Neden bizi böylesine sömüren bir düzende yaşadığımızı anlamıyorduk. Kimse bize haklarımız olduğundan söz etmemişti." * Acının, iki ayrı milletteki benzer sızısı bu cümleler. Peki kadınlar bunca acıyı yaşarken ve hakkı olanı isterken, kendi hemcinsleri ne derece destek veriyor onlara? Sizce film, bu konuda ne cevap verebilir bize?: "Destek olanlar da var, susup görmezlikten gelenler de." Tıpkı günümüzdeki gibi değil mi? O hâlde sormak istiyorum; tüm haksızlıklara, adaletsizliklere, hor görülmelere ve ezilmelere tanık olmalarına rağmen, kadınların yanlışlar karşısında susup sesini çıkarmaması sizce normal bir durum mu? Hemcinslerinin kadınlara sırt dönmesi, sanırım ilk aşılması ve bertaraf edilmesi gereken çok mühim bir konu. Yani demek istediğim haklıya haklı, haksıza haksız diyebilme cesareti. Biraz da rahatını terk edebilmek kastettiğim. Bir gün, bu cesaretin başta kendi toplumumuz olmak üzere tüm dünyanın da göstereceği zamanların çok yakın olması dileği ve ümidi diri tutuyor düşüncelerimi ve hayâllerimi. Çünkü Kadın Hakları hepimizin hakları!

 

İyi seyirler tüm hak savunucuları…

 

*Solnit, R. (2015). Bana bilgiçlik taslayan adamlar. Beyoğlu, İstanbul. Encore.

 

Elifnur Takavcu

ent.enttak@gmail.com

bottom of page